1
PHRYG MÜZİĞİ
Yard.Doç.Dr. Fatih Mehmet BERK *
Özet
Müzik, evrensel bir fenomendir. İnsan varlığının her alanını etkiler. Tarih boyunca
hayatın her safhasında yer almış, insanların hislerine tercüman olmuştur. İnsanoğlunun sürekli,
değişmeyen arkadaşıdır, sevince ve hüzne eşlik eden bir enstrümandır. Birey ve toplum olarak kim
olduğumuzu, hayat için ne anlam ifade ettiğimizi anlamamıza yardımcı olur. Zengin bir tarihe
sahip olan Anadolu’da bu bağlamda müzik tarihi açısından tarih öncesi çağlardan başlayan bir
geçmişe sahiptir. İç Batı Anadolu’da yer alan Phrygia, sahip olduğu konumun verdiği avantajı da
kullanarak ekonomik, kültürel, siyasi ve teolojik anlamda güçlü bir medeniyet oluşturmuştur. Zil,
flüt, üçgen çalgı ve syrinks ( panflüt) Phrygler tarafından icat edilmiş ve müzik birikimleri sonucu
oluşturdukları müzik türü “Phryg Modu” olarak adlandırılmıştır. Bu çalışmamızda Platon ve
Aristoteles’inde eserlerinden faydalanılarak Phryg müziği hakkında bir değerlendirme yapmaya
çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: Phrygia, Müzik, Phrygian Mode.
Abstract Music is an universal phenomen. It influences all sides of mankind. It occupies every
stage of life in the process of history and articulate the feelings of mankind. It is the constant
partner of mankind and it is an instrument that accompanies to happiness and sorrow. It helps
who we are in person and in society and what does life mean for us. Anatolia has a rich history
regarding music starting from the prehistoric times. Phrygia, in the west central part of Anatolia,
formed a strong civilization in terms of economy, culture, politics and theology. The cymbals,
flutes, the triangle and syrinx were invented by the Phrygians and following their musical
contributions a term called as “Phrygian Mode” was emerged. In this study, we would like to
analyze the Phrygian music in consideration of the views of Platon and Aristoteles.
Key Words: Phrygia, Music, Phrygian Mode.
Giriş
Mazi, sadece geçmişte meydana gelen olaylar değildir. Geniş bir perspektiften
baktığımız zaman yaratıcılığımızdan ihmalkarlığımıza hayatın pek çok anına ait
izler barındıran bir süreçtir (Bithell, 2006: 5). Mazi, günümüzü anlamak için
elinde anahtarları tutuyor olarak düşünüldüğü takdirde benzer şekilde James
Hutton’un ifadesiyle “mazinin anahtarı da günümüzdedir” diyebiliriz (Bithell,
2006: 11). Müzik bu anlamda modern tarihin daha iyi anlaşılabilmesi için katkıda
bulunmak adına hayati bir kaynak olarak beklemektedir.
__________________________________________________________________
*Yard. Doç. Dr., Fatih Mehmet Berk, NE Üniversitesi Turizm Fakültesi. [email protected].
2
Müziği anlamadan geçmişi canlı tutmak, günümüzde var olan realiteleri
tanımak ve onları geleceğe taşımak oldukça zor olacaktır (Blum, 1993:9). İngiliz
Arkeolog Mortimer Wheeler, arkeolojinin kazı yapmakla nesneleri değil,
insanları ortaya çıkardığını savunur. Bu yaklaşım aslında müziğin insanoğlu ile
çok yakından ilgili olmasından dolayı müzik içinde geçerlidir. Müzik, müzede
sergilenen diğer eserlerin tersine müzede sergilenemediği için dinleyebilme,
ölçebilme ve kıyas yapabilme imkanını bize vermez.Yazının henüz
keşfedilmediğini ve seslerin henüz kaydedilmediği dönemi göz önüne aldığımız
zaman, müziğin ancak icra edildiği zaman farkedilebildiği sonucunu ortaya
koyarız. Fakat bu tarih öncesi döneme ait müzikle ilgili somut eserler olmadığı
anlamına gelmemelidir (Bithell, 2006: 4).
Müzik, insanlık tarihini anlamamız açısından farklı bakış açıları sunar.
Birinci olarak müzik, evrensel ve çok fonksiyonlu bir kültürel davranıştır ve
müziğin gelişimi anlaşılmadan insanlık tarihi tam olarak anlaşılmaz. Avcılıktan
çobanlığa, hikaye anlatmadan oyun oynamaya, yemek yemeden ibadet etmeye,
kur yapmadan evliliğe, tedavi etmeden ölü gömmeye kadar pek çok sosyal
davranışın temel parçasıdır.
İkinci olarak dilin gelişimi, insanın gelişimini öğrenmede temel bir nokta
olarak görülmektedir. Dil ve müzik pek çok noktada birleştiği için, bu yoruma
paralel olarak müziğinde insanın gelişiminde etkin rol oynadığı aşikardır. İnsanın
pek çok nöral ve bilişsel mekanizması, dil ve müzik gelişiminde önemlidir.
Üçüncü olarak ise müzik, insanları biraraya getirme gücünden dolayı kültürel
iletişim ve göç tarihini anlamak için önemlidir (Brown vd.,2000:3).
Müzik evrenseldir. Müziğe atfedilen anlamlar, müzikal zevkler toplumdan
topluma farklılık arz edebilir; fakat ortaya çıkan gerçek şudur ki bütün kültür ve
medeniyetlerin müzikle ilgili bir tarihi vardır (Aktaş, 2012:46). Müziğe olan ilgi,
insanın doğasına nakşedilmiştir ve tüm dünyada müziğin olmadığı bir insan
toplumu yoktur. Tapınakta, cenazede, düğünde vb. birbirine zıt pek çok ortamda
insanlara hüzün, neşe, sevinç vb. duygu yoğunluklarında karşımıza çıkar. Müzik,
bitki örtüsü gibidir, içinde bulunduğu coğrafyaya göre farklılık arz eder ve
beslendiği nokta ise o toplumun kültürüdür. Platon’un öğrencisi Aristoteles,
müziği asil, yüce ve kutsal olarak nitelemiştir (Burney, 1789:11-12).
3
Müzik, toplumun aynasıdır. Tarih boyunca her aktivitenin yansıtıldığı,
tanımlandığı, kaydedildiği bir aynalar topluluğudur. Varlığın her alanında vardır;
insanoğlunun çevresi ile kurduğu bir iletişim tarzı, gücün bir aracı, eğlencenin
formu olmuştur. İnsanoğlunun yaşamında ortaya çıkan maddi olandan ziyade
ruhani olan yönün kaydedildiği bir yapı taşıdır. Bir çalışma alanı olmaktan öte,
toplumu algılama aracıdır. Toplumu oluşturma ve güçlendirme aşamasında
kullanılan bir araç olup, toplumun nasıl inşa edildiğini yansıtır (Attali, 2009:4-6).
Konfüçyüs, toplumun alışkanlıklarını ve geleneklerini geliştirmek için müzikten
daha etkin başka bir unsurun olmadığını dile getirir. İnsanların birbiriyle iletişim
kurması ve uyum içinde yaşaması için müzik destekleyici bir unsurdur. Müzikten
etkilenen insanların davranışı değişir ve erdemli bir toplumun temelleri atılır. Bir
bitkinin açan çiçeği nasıl o bitkinin sağlıklı ve güçlü olduğunu ifade ediyorsa, bir
toplumun müziğinin gelişmesi de o toplumun sağlıklı ve erdemli bir yolda
olduğunun göstergesidir. (Li, 2014:44). Platon ise bedenlerin eğitimi için idman,
ruhun eğitimi için müziğin gerekliliğini belirtir. O’nun için müzik eğitimi daha
önemlidir çünkü ruh, bedenden önce gelir (Platon, 67).
Müzik, değişken bir yapıya sahiptir. Müziğin tarihi, serüvenlerle dolu bir
yolculuk, yoksunluklar macerasıdır. Gürültüyü şekillendirme, güzel olanı kaosun
içinden çıkarma hayalidir. Kuşları çağıran ilk insanların çağrısı, ilk çobanların
flütü, ilk avcıların yayı, ilk gök gürültülerinde duyulan tanrıların ruhları, ilkel çok
seslilik, klasik kontrpuan, tonal armoni, on iki sesli müzik, caz, rap, elektronik
müzik tarih boyunca meydana gelen şekillendirme örnekleridir (Attali, 2009:10).
Hodges, müziği insanoğlunu diğer varlıklardan ayıran en temel
özelliklerden birisi olarak görür (Hodges 2000: 177). Bir toplumda kültürün diğer
ögeleri eksik olsa bile dil ve müzik bir toplumun olmazsa olmaz kültürel
unsurlarıdır. Müzik, ilk çağlarda dinlenme ve duyguları dile getirme amaçlı
olarak var olduğu düşünülüyordu . Hind, Japon ve Çin’de çıktığı ilk yıllarda hep
dinle birlikte var olmuş ve bundan dolayı tanrılardan gelen bir söz olarak telakki
edilmiştir. Mısır’da tapınakta yapılan ibadetlerde müzik önemli bir rol oynar ve
kökeni tanrıça İsis’e dayandırılır. Platon Mısır’a yaptığı ziyaret sonrası Mısır’da
çalınan kutsal müziğin yaklaşık onbin yıllık geçmişi olduğunu söyler ve tanrılarla
ilişkilendirir (Gantvoort,2005: 1-8). İbraniler, diğer milletlere nazaran daha çok
müzikte doğaüstü, kutsal bir esinti hissetmişlerdir ve insanoğlu üzerinde yukardan
4
gelen mesajı almada manevi bir atmosfer ortamı yaratan, insanda huşu duygusu
uyandıran bir varlık olarak düşünmüşlerdir. Levi kavminde müzik, rahip
olabilmek için çalışılması gereken bir öge olarak ön plana çıkmıştır
(Gantvoort,2005: 12).
Müzik, toplumları bir araya getirmek için güçlü bir araçtır. Bir topluma ait
müzik bir taraftan o toplumun kim olduğunu ifade ederken diğer taraftan kim
olmadıklarının altını çizer. Müzik, bu bağlamda kıvanç duyulan tarihi hatırlatan
bir unsur olarak karşımıza çıkarken diğer taraftan bir toplumu diğer toplumdan
ayıran sesli bir ayraç olarak karşımıza çıkar (Bithell, 2006: 8). Müzik, tarihsel
süreç içinde bazı değerlerin canlı kalmasına neden olur. Direncin ve hayatta
kalmanın sembolüdür. Bosna’da Mostar şehri yıkılmasına rağmen, Bosnalı-Sırp
ve Hırvat olarak farklı etnik kökenden oluşan grubun lideri Dragi Sestic savaşın
şehirlerini yok ettiğini fakat müziklerini yok edemediğini söylemiştir. “The Bridge
of Bosnian Blues” adlı belgeselin yapımcısı Mira Erdevicki ise bir ülkenin yok
edilebileceğini, insanların öldürülebileceğini fakat insanların içindeki ruhun yok
edilemiyeceğini belirtmiştir (Bithell, 2006: 9). Fransız şarkıcı ve söz yazarı Yves
Simon, sanatçıyı, geçmişi yeniden keşfeden ve günümüz ve gelecekle bağlantısını
kuran, bilginin, anının ve hayallerin arkeoloğu olarak tanımlar (Looseley 2003,
50).
Phrygia
Türkiye, günümüzde Amerika, Avrupa Birliği, Rusya ve Orta Doğu
arasında bir köprü vazifesi görürken, aynı vazifeyi geçmişte Küçük Asya
görmüştür. Küçük Asya, medeniyetinin ilk tohumlarını Mezopotamya ve
Mısır’dan alıp, Yunanistan ve Trakya’ya akışına öncülük ederek bu görevi
gerçekleştirmiştir. Küçük Asya, medeniyetin yeşerdiği ilk yıllarda Doğu’dan
Batı’ya doğru ilerleyen hareketin geçiş noktası olmakla kalmayıp, aynı zamanda
sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda pek çok alanda medeniyet zincirine omuz
vermiştir. Bugün Batı medeniyetinin temel taşlarından olan Yunan medeniyeti, K.
Asya’dan pek çok şeyi alarak kendi bünyesinde harmanlamıştır. Küçük Asya
arkeolojik zenginlik açısından kıyaslanmayacak bir zenginliğe sahiptir. Keşfetmek
için bir coğrafyacı için Afrika ne ise, bir tarihçi için Küçük Asya odur (Gardner,
1892: 28). Phrygia ise içinde bulunduğu coğrafi konumdan dolayı Doğu-Batı
5
arasında meydana gelen tarihsel olaylarda önemli olaylara şahitlik etme fırsatı
yakalamış ve elde ettiği kültürel ve tarihsel birikimle sadece Anadolu’da değil
tüm dünyada bilinirliği yüksek, medeniyete katkısı olan bir toplum olarak ortaya
çıkmıştır.
Phrygia, medeniyetin ilk adımlarının atıldığı M.Ö. I. binyılda Doğu’dan
yükselen ışığın Batı’ya taşınmasına öncülük etmiştir. Doğu sanatının, aklının ve
dininin Yunan medeniyetine ulaştırılmasında öncü rol oynamıştır. Phrygia, Doğu
Akdeniz’in gelişimi ve özellikle Helen Medeniyeti’nin oluşumu için önemli
katkılarda bulunmuştur (Petrova, 1995: 49). Karşılıklı olarak Trakya ve Phryg
kültürü arasında yaşanan kültürel etkileşim Helenistik sentezin oluşumuna önemli
katkıları olmuştur (Vassileva, 1995: 15). Phrygler ve Yunanlılar arasındaki bu
ilişki o derece yakındır ki Phrygler “Doğu’lu Grekler” olarak adlandırılır (Perrot
ve Chipiez, 1892: 4).
Phrygia Bölgesi, M. Ö. I. Bin yıl siyasi ve kültür tarihinin belli bir
dönemine damgasını vurmuş bir toplumdur (Sivas, 1997: 1). Siyasal bir topluluk
olarak ortaya çıktıkları dönemde (M. Ö. 725- 695-675) yılları arasında İç Batı ve
Orta Anadolu’ya egemen olmuşlardır (Akurgal, 1995: 191). Bölgenin sınırları
sahip olduğu stratejik konumdan dolayı, Kimmer istilası, Lydia ve Pers
egemenliği, Anadolu’da oluşan Helenistik ve Roma dönemleri boyunca sürekli
değişmiştir (Ramsay, 1960: 163; Anthon, 1850: 641). Yazınsal geleneğe göre
Phrygler dünyanın en eski topluluğudur (Herodotos, II, 2). Arkeolojik verilerle
desteklenmeyen fakat edebi metinlerde geçen ilk göç izi M. Ö. 2. bin yılın
ortalarında meydana gelir. Tarihi kaynaklarda ilk kez İlyada destanında Troia
savaşından çok önce bu bölgede oldukları söylenir. İlyada destanında Priamos,
Phryglerin müttefiki olarak adlandırılır (Homeros, III: 181-190; Pausanias, I: 14.
2; Apuleius, XI: 2).
M. Ö. 8. yüzyılda Anadolu’nun ortasında yer alan temel güç Phryglerdir.
İlk yıllarda Kızılırmak’ın etrafında gelişirken ilerleyen yıllarda Sakarya Nehri
civarında gelişmiş bir medeniyet haline gelmişlerdir (Cook, 1975: 799). Ekrem
Akurgal’a göre Phrygler, Troia VIIb’nin tahrip edilmesinden sonra M.Ö. 1190
yıllarında Anadolu’ya gelen Balkan kökenli boylardan birisidir (Akurgal, 1997:
191). Siyasal bir topluluk olarak (M. Ö. 725- 695-675) bütün Orta ve Güney Doğu
Anadolu’ya egemenlik kuran güçlü bir krallık oluşturmuşlardır. Hint-Avrupa
6
kökenli olmalarına rağmen, kısa bir süre içinde Anadolu kültürü içinde yoğrulup,
Helen ve Geç Hitit kültürlerinin izlerini taşımışlardır. Phryg kalıntılarının hiç biri
M. Ö. 8. yüzyılın ötesine geçmemektedir. Phryg eserleri M.Ö. 750 tarihinden
sonraki yıllara tarihlenir. Muhtemelen bu sonuçta Phryg topluluğunun nüfusunun
azlığı ve göçebe olmasındandır (Akurgal, 1997: 265).
Phrygler, Akurgal’ın da belirttiği üzere “Kısa fakat görkemli bir hayat
yaşamışlardır”.1 Tarihi kaynaklar Midas’ın M. Ö. 738-696 yılları arasında
yaşadığını gösterir. Gordios’un ilk kral olduğuna inanılır. Phrygia’daki dönem
Asur ve Urartulardan kısa olmasına rağmen arkeolojik veriler tahmin edilenden
daha uzun olduğunu işaret etmektedir (Akurgal, 1961: 119; Muscarella, 1995: 97).
Phrygler mimaride, ağaç, fildişi ve tunç işlemeciliğinde oldukça seçkin
örnekler geride bırakmışlardır. Phrygler nakışın ve çengelli iğnenin mucidi olarak
nitelendirirler. Kilimin ilk örneklerini dokumuşlardır (Cox, 1990: 395). Phrygia,
birbirini takip eden zamanlarda meydana gelmiş onlarca medeniyete beşiklik
etmiştir. Phrygia’nın sanatsal kalıntıların bolluğu, bize tahmin edilmeyecek
oranda zenginlikler sunmuştur ( Gardner, 1892: 28).
Phryglerin görsel sanatı, özgün bir yeteneğe sahip olduklarının
göstergesidir. Efsanelerde anlatılan hikâyelerde bu sanatsal gücü desteklemektedir
(Perrot ve Chipiez, 1892: 27). Phrygia’da dokuna duvar halıları geometrik
kombinazasyonlardan oluşurken, Asur ve Mısır halıları bitki ve hayvan
motiflerinden oluşuyordu (Perrot ve Chipiez, 1892: 189). Dokumacılıkta
kullanılan desen ve teknikler Erken Dönem Yunan sanatını etkilemiştir. Altın
ipliklerle yapılan nakış işlemeciliği bir Phryg buluşu olarak bilinmektedir. Nakış
işleyen kişi anlamına gelen Latince kelime “Phrygio” bu olasılığı
güçlendirmektedir. Karkamış’ta krala ait olduğu sanılan altın boncuklarla süslenmiş
bir dokuma parçası ele geçmiştir (Barnett, 1975: 431-432; Perrot ve Chipiez,
1892: 212).
1 “Glorieuse mais tres courte vie”
7
Phryg Müziği
Phryglerin soyut ve entelektüel sanat alanında ortaya koydukları
başarıları tanımlamak oldukça güçtür. Phrygleri önemli kılan unsurlardan birisi de
müzik alanındaki yetkinlikleri ve kendi adlarını taşıyan müzik modudur. Grek
geleneğine göre zil, flüt, üçgen çalgı ve syrinks ( panflüt) Phrygler tarafından icat
edilmiştir. Adı geçen müzik aletleri kendilerinden önce bu bölgede yaşayan Hititli
atalarından Phriglere miras kalıp, onların bu müzik aletlerini Greklere öğrettiği de
bir diğer ihtimaldir (Barnett, 1975: 433). Tevrat’ta Yaratılış Bölümü’nde ise lir ve
ney çalanların atası olarak Yaval’ın kardeşi Yuval olarak anlatılır (Yaratılış, 4:22).
R.S. Young, birçok klasik arkeoloğun her ne kadar aleyhte görüş bildirse
bile, yazınsal kaynakların, Batı’nın klasik kültürüne Phryglerin müzik alanında
katkıda bulunduğunu açıkca ortaya koyduğunu dile getirir. Bu alanlar soyut
arkeoloji olarak ta tanımlanabilir (Young, 1973:9).
Jon Solomon, Phryg modu ya da harmonisinin M.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda
farklı toplumlar tarafından oluşturulduğunu ifade eder. Yunanistan’ın güneyinde
Dorlar, Küçük Asya’nın zengin ve gururlu toplumu Lydialılar ve Küçük Asya’nın
yüksek yaylalarının zincir vurulamayan, kendinden geçmiş dağlı toplumu
Phrygler bu dönemde farklı tonlar oluşturmuşlardır (Solomon, 1984:149). Martin
West, Phryg modunun çok çeşitli karakterlere bürünebileceğini; sakinleştirici
tarzının yanında insanı vecd haline sokan, çoşturan tarzı ile de karşımıza
çıkabileceğini belirtir (West, 1992:180). Ayrıca Phryg Aulos’u (Çifte Kavalı)
farklı duygular ortaya çıkartabilecek bir müzik aleti olarak tanımlanır (West,
1992:105). Greklerin ilk büyük şairlerinden olan Stesichorus (M.Ö.640 – 555),
Oresteia adlı eserini Phryg şarkısı olarak tanımlar (West, 1992:180).
Roma Tiyatrosu’nda kullanılan müziklerde ve Roma sanat eserlerinde
Phryg müzik aletlerine (pipe) rastlanır. Şimşir ağacından yapılan Phryg
enstrümanlarının Greklere oranla deliklerinin daha dar ve aralarındaki
mesafelerin daha fazla olduğu göze çarpar. Latin şairler Phryg müziğini yüksek
volümlü ve gürültülü bulurlar. Varro, Phryg Çifte Kavalı’nın tek delikli sağ
taraftan yüksek ses, çift delikli sol taraftan ise daha düşük ses çıktığını belirtir
(West, 1992:91-92).
8
Phrygialılar keyfe düşkün, batıl inançları olan, feminen davranan ve
verilen emirlere itaat eden uysal bireyler olarak tanınır. Kehanet konusunda adım
atan ilk öncü toplumlardan olup, kuşların uçuşu, beslenmesi ve şarkı söylemesine
göre geleceğe dair öngörüde bulunmuşlardır. “Phrygian Mood (Phryg Modu)”
olarak adlandırılan müzikleri, feminen olarak adlandırılmalarına neden olan
unsurlardan birisidir (Finch, 1779:448). Phryg tarzı müzik, askeri müzik
karakterini yansıtır (Lieber, 1832:114). Trampet ve diğer askeri müzik aletlerinin
kökeni de Atheneaus tarafından Phryg moduyla ilişkilendirilir (Rousseau, 1779:
317).
W. M. Ramsay, Erken Dönem Hristiyanlarından olan Montanistlerde
görülen münzevi hayat ve aşırı vecd halinin Phryglere dayanabileceğini ve bu
geleneğin Müslümanlar arasında görülen sema ritüeli ile devam ettiğini söyler
(Gardner, 1892: 39).2Phrygler, Antik Çağ’da Mysialılar ile birlikte ağıt
yakmalarıyla tanınmışlardır. Aeschylus, Phryglerin matem tutarak vefat eden
kişinin diğer dünyaya geçişinin kolaylaştırdıklarına inanmaktadırlar (Georgiva,
1995: 63).
Phryg flütleri (tibiae impares) ilerleyen yıllarda Roma’da da şanını
duyuracak bir şöhrete sahip olacaktır (Collinson, 1975: 26). Müziğe olan
düşkünlükleri ve flütü icat etmeleri zihinlerindeki yaratıcılığı gösterir. Kamıştan
ilk ses çıkarmayı başaran bir millet olarak tarihe geçerler. Bu onları aynı zamanda
ilk müzik aleti icat eden kavimler arasına sokar. B. Menderes Nehri’nin doğduğu
yer olan Aulokrene’de rezonans sesleri emen en kaliteli kamışları yetiştirmişlerdir
(Perrot ve Chipiez, 1892: 28).
İnsan ruhunun gizemlerini en geniş biçimde gören nadir insanlardan biri
olarak tanımlanan Platon’un estetik ve sanat konusundaki fikirleri düşünce
dünyasında ayrı bir yeri vardır (Collingwood, 2014:79). Platon’a göre müzik bir
ahlak yasası ve düzenin özüdür. Evrenin ruhu, aklın kanadı, hayallere açılan kapı,
hayatın neşesidir (Aktaran Menen, 2005: 55).
2 Mr. Ramsay has remarked how the mixture of ascetic hardness and unbridled ecstasy which marked the
Montanists among early Christian sects may be derived from their Phrygian origin ; and under Mohammedan
rule the whirling and howling dervishes keep up the tradition, and prove that deeply-seated national
characteristics survive through all changes of religion (İngilizce’den alıntı)
9
Platon, İdeal Devlet öngörüsünde tüm harmonilere izin vermez. Lydia
müziğini karışık ve ağır bulur. Ayrıca sarhoşluk, rahatlık ve tembellik ona göre
kabul edilemez ve bu yüzden Ion ve Lydia müzikleri de savaşcı bireylerin ve
İdeal Devlet’in niteliğine uygun değildir. Platon’a göre bu müzikler değil
erkekler, aklı başında olması gereken kadınlara bile fayda sağlamaz. İdeal
Devlet’in öngörülerine uyan Dor ve Phryg müziği kalır (Platon: 398e-d).
Platon, savaşa veya zorlu bir uğraşa katılan cesur kişinin anlatımına
yakışacak müzik modunu benimser. Bu müzik türünün savaşta veya herhangi zor
bir işte uğraşan kişinin başına gelebilecek başarı ve başarısızlıkları
tanımlayabilecek en güzel tür olduğunu ifade eder (Platon: 399a). Arzu ettiği
müzik türü barış ve huzur zamanında kullanılan öyle bir makam olmalı ki,
istediğini elde ederken hiçbir şekilde şiddete başvurmayan, onu barışçıl yollarla
elde etmek isteyen, her zaman insanlara veya tanrıya karşı ikna ve rica yollarına
başvuran ve başkalarının ricalarına da kulak asıp değer veren; istediğini elde ettiği
zaman alçakgönüllülüğünü ve ihtiyatlılığını koruyup ölçülü ve makul
davranabilen erkeklerin sesini bize ulaştırsın. Birisi taşkın, birisi dingin, felaketle
karşı karşıya olan ya da mutlu, yürekli olanlarla alçakgönüllü, aklı başında
erkeklerin makamlarını arıyorum (Platon: 399b).
Platon, Dor ve Phryg müzikleri ile başbaşa kalındığı takdirde çok telli,
bütün makamları çıkarabilecek enstrümanlara ihtiyacın kalmayacağını ifade eder
(Platon: 399c). Bu yüzden üç köşeli çalgıları, harpları ve çok telli kompleks
sazları yapan ustaları ülkede tutmaya gereksiz olduğunu belirtir. Platon, “flüt
yapanlar ve flüt çalanlar ülkemizde kalabilirler mi?” sorusunu sorar ve cevabını
şu şekilde verir:
Bütün enstrümanlar içinde en çeşitli sesleri çıkarabilen müzik aleti flüt.
Hatta, diğer bütün çeşitli sesleri çıkaran aletler flüte öykünülerek yapılmıştır. O
halde kentimizde kullanılabilecek aletler olarak geriye sadece ‘lyra’ (lir) ile
‘kithara’ bir de kırsalda çobanların ‘syrinx’i kalıyor. İncelememizden ortaya
böyle bir sonuç çıkıyor.” (Platon: 399d).
Platon, devamında müzik enstrümanlarıyla ilgili değerlendirmelerde
bulunur ve tarafını Apollon’dan yana kullanarak onun kullandığı lyra (lir) ile
kitharanın kullanılabileceğini ifade eder. Çobanların da ‘syrinx’i (panflüt)
10
kullanmasına izin verilirken diğer müzik enstrümanlarınına engel konulur. Aulos
(Çifte kaval), Marsyas’ın müzik enstrümanı olduğu için yasaklanır (Platon: 399e).
Platon’nun İdeal Devlet öngörüsündeki bu yaklaşımını, Grek olmayanları dışlayan
bir tavır olarak görüp, hiyerarşik bulanlar da olmuştur (Anderson, 1966, 66).
Aulos (Çifte kaval) ve Obua Yunanlı tragedya şairi olan Euripides (M.Ö. 480-
406) tarafından ise Phryglere ait bir müzik aleti olarak tanımlanır. Euripides,
Phryg modunun Asya’ya ait olduğunu ifade eder ve Baküs (Bacchus) ritüelleri ile
ilişkilendirir (Aktaran Levick, 2013:41). Baküs (Dionysos) ritüellerinde yapılan
danslara eşlik eden müzik aleti Phryg Kavalıdır ve çalınan şarkılar Phryg
tarzındadır. Dionysus şerefine yazılan ilahi olarak bilinen Dithyramb’ın kökeni de
Phrygia’dır. Kitara (Cythera) doğumlu Grek Şair Philoxenus (M.Ö . 435 – 380)
ilk başlarda Dithyramb’ın kökeninin Mysia olduğunu iddia etse de sonradan
Phrygia olduğunu kabul etmiştir (West, 1992:180-181).
“Varlık anlayışı” ile düşünce dünyasını etkilemiş olan Parmenides
(M.Ö.540-M.Ö.480)’in flüt için kullandığı kelime “syrinx”dir. Syrinx bir müzik
aletinin ya da bir aletin flüt ya da ıslık sesi çıkaran kısmının adıdır. Yunanlılar için
flüt veya ıslık sesi, aynı zamanda yılanların tıslama sesidir. Flüt, ıslık ya da
tıslama sesi Eski Yunanlılarda şifaya yatma anlarında başka bir dünyaya
girdiklerini işaret eden titreşim işaretlerinden birisidir (Kingsley, 2006: 113).
İnisiyede kullanılan flüt sesi (syrinx sesi), sessizliğe yapılan bir çağrıdır.
Bir paroladır, sessizliğin sesidir. Mistik Yunan metinleri bu flüt sesinin,
sessizliğin sesinin, yaradılışın sesi olduğunu açıklarlar. Bu, yıldızların,
gezegenlerin dönerken çıkardığı sestir. Apollo’nun yer altına götüren
mağaralarının üstüne inşa edilen tapınaklarının birinin üstünde şiir şeklinde ifade
edilen bir kehanet bu sesin sıradan bir ses olmadığını ifade eder. Bu kehanete göre
“ insan bu ses ile irtibata geçtikten sonra kişinin kalbinin çekip gidemeyeceği,
çünkü onun ayrılığa izin vermeyeceğini” ifade eder (Kingsley, 2006: 113).
Apollon’un oğlu Asklepius, Parmenides’ten sonraki yüzyıllarda bir zamanlar
babasına ait olan şifalı güçleri ele geçirdiğinde, aynı şablon devam edecektir.
Asklepius, kendisinie yaklaşan insanlara tıslayan yılanlar eşliğinde gelirdi.
Tıslamak, syrigmos, Asklepius’un varlığının sesiydi (Kingsley, 2006: 118).
11
Aristoteles ise flütün Phryg müziğindeki hakimiyetinin altını çizdikten
sonra Phryg müziğinin çoşkulu, heyecanlandırıcı, duygusal bulur ve insanların
dinsel duygularını harekete geçirme kabiliyetinin yüksek olduğunun altını çizer
(Politics, 1340b-1342b).
Aristoteles, müziğin gücünü henüz çözülemediğini ifade ederek, bir nevi
gücünün etkinliğini belirtir (Aristotle, IV BCE/1995,1434). Büyüleyici tınılarıyla
bilinen Phryg müziğinin insanları kendinden geçirdiği ve olumsuz hareketlere
neden olabileceği gerekçesiyle gençleri bu müzikten uzak durmaları konusunda
uyarmıştır (Aristoteles, 2006: 180). Dor modu daha etik bulunurken, Phryg modu
insanları heyecanlandırıp, aşka getirdiği için Dor modu müziğin tam karşıtıdır ve
bundan dolayı da Phryg modu, Dor modu gibi etik ve edebe uygun olarak
nitelendirilmez ve daha çok heyecan uyandıran, baştan çıkartıcı ve ateşli olarak
tanımlanır. Bu özelliklerinden dolayı Dor modu asil insanların ilgilenmesi gereken
ve eğitimde de kullanılabilecek bir müzik olarak nitelendirilirken, Phryg modu ise
daha alt tabaka müzisyenlerin ve toplumların ilgilenmesi gereken bir tür olarak
vasıflandırılır. Aristoteles’e göre kendine özgü vasıflarından dolayı Phryg müziği
transa geçiren bir karaktere sahiptir (Rouget, 1985: 220-221).
Rouget’e göre Phryg müziği Plato ve Aristoteles zamanında tarzıyla
Aristoxenes zamanındaki modundan farklıdır. Değerlendirmesini F. Lasserre ve
Aristides Quintilian’un tablolarına göre değerlendirildiği zaman sonuç
alınamayacağını belirtir. Aristoteles, Phryg ve Dor müziği arasındaki belirgin
çizgileri psikolojik sonuçlar açısından değerlendirmiştir. Bu çerçeveden bakıldığı
zaman her iki müzik türü de müzik yapısı açısından farklı olarak telakki edilir.
Ancak, yukarıda bahsedilen iki tabloya göre değerlendirildiği zaman aralarında
çok az bir farkın olduğu ortaya çıkar ve var olan kısmi fark, ancak çok iyi bir
müzik uzmanı tarafından algılanabilir. Bu açıdan baktığımız zaman Aristoteles’in
Phryg müziğini “ Hareketli” ve Dor müziğini “ Sukunet veren” bir tarz olarak
göstermesi anlaşılmazdır (Rouget, 1985: 222).
12
Sonuç
Avrupa’dan Asya’ya ulaşılabilecek en kısa yol, Anadolu üzerinden
geçmek zorundadır. Anadolu, medeniyetler arası etkileşimde sadece arabulucu rol
oynamamış, aynı zamanda yaratıcı bir role bürünmüştür. Anadolu tarihi
incelendiğinde karşıt güçler ve topraklar arasında sadece köprü olmamış, aynı
zamanda dış dünyayı etkileyebilecek büyük göçlere ev sahipliği yapmıştır.
Anadolu, Mezopotamya ve Mısır’da varolan kadim medeniyetlerin Batı’ya
taşınmasında aracılık etmiş ve hatta bazen Anadolu’da yoğrulup, harmanlanıp
Batı’ya geçmiştir. Anadolu medeniyetlerin harmanlandığı bir merkez olmuştur.
Anadolu’nun İç Batı Kesimi’nde var olan Phrygia’yı diğer Eski Çağ tarihi
toplumları ile kıyasladığımız zaman kültürel ve sanatsal anlamda zengin bir
birikime sahip olduğunu ve bu birikimin diğer toplumları ve medeniyetleri
etkilediği açık bir şekilde görülür. Medeniyetinin ortaya koyduğu pek çok değerde
Phryg izi vardır. Bu iz, kimi zaman “Midas’ın Kulakları” ile edebiyat ve tiyatro
ile karşımıza çıkarken kimi zaman da dinlediğimiz melodi ile karşılık bulur.
Phrygia’nın tarihsel süreçte oluşturduğu bu güç, Anadolu’nun bilinirliğini tüm
dünyada artırmış ve artırmaya da devam edecektir. Müzik tarihi araştırmaları
yapan arkeolog, tarihçi, müzisyen vb. bir bilim insanı mutlaka Phrygialıların
müziğe olan katkısını görmüş ve görmeye devam edecektir.
KAYNAKÇA
AKTAŞ, A. Onur (2012). Hayatı Müzikle Anlamak ve Schpenhaur Felsefesinde
Müzik. Doğu-Batı. Sayı: 62.
AKURGAL, Ekrem (1961). Die Kunst Anatoliens von Homer bis Alexander.
Berlin. Walter de Gruyter.
AKURGAL, Ekrem (1995). Anadolu Uygarlıkları. İstanbul. İstanbul. Net Turistik
Yayınları.
ANTHON, Charles (1850). A System of Ancient and Mediaeval Geography. New
York. Harper&Brother Publishers.
13
APULEİUS (1822). Metamorphoses. Translated by Thomas Taylor. London.
Printed by J. Moyes.
ARİSTOTLE (1995). The Complete Works. (The Revised Oxford translation, ed.
J. Barnes), Princeton. NJ: Princeton Univ. Press. (Original work VI BCE).
ARISTOTELES (2006). Politics (Translated by William Ellis). Teddington. The
Echo Library.
ATTALI, Jacques (2009). Noise: The Political Economy of Music (Çev. B.
Masumi). Londra. University of Minnesota Press
BARNETT, R. D. (1975). Phrygia and the Peoples of Anatolia in the Iron Age.
CAH. II /30. Cambridge University Press. 417-442.
BLUM, Stephen (1993). Prologue: Ethnomusicologists and Modern Music
History. Ethnomusicology and modern Music History, (Editörs: Stephen Blum,
Philip V. Bohlman and Daniel M. Neuman )Urbana and Chicago, IL: University
of Illinois Press, s. 1-20.
BURNEY, Charles (1789). General History of Music: From the Earlist Age to
the Present. New York. Harcourt, Brace And Company.
BROWN, S., Merker, B., Wallin, Nils L. (2000). An Introduction to Evolutionary
Musicology. (Editörs:N. L. Wallin, B. Merker, & S. Brown), The Origins of
Music. Cambridge, MA: MIT Press. s.3-24.
BİTHELL, Caroline (2006). The Past in Music: Introduction, Ethnomusicology
Forum, Vol. 15. No. 1.s. 3-16.
COLLINGWOOD, R.G. (2014). Speculum Mentis ya da Bilginin Haritası
(Çev.K.Aysevener, Z.Eren). Ankara. Doğu-Batı Yay.
COLLINSON, Francis M. (1975). The Baggie: the History of Musical
Instruments. London. Routledge& Regan Paul Ltd.
COOK, J. M. (1975). Greek Settlement in the Eastern Aegean and Asia Minor.
Cambridge University Press. Chapter. XXXVIII.
COX, Renee (1990). A History of Music. The Journal of Aesthetics and Art
Criticism. Source: Vol. 48, No. 4, Feminism and Traditional Aesthetics. s. 395-
409.
14
FINCH, Robert (1779). The History of Ancient Phrygians, Trojans, Lycians and
Lydians. Bölüm XI. An Universal History, from the Earliest Accounts to the
Present Time. Londra. Cilt III.
HODGES, Donald A. (2000). Implications of Music and Brain research. Music
Educators’ Journal. Vol. 87. No. 2. s 17-22.
HOMEROS (1924). The İliad (Translated by Murray, A T.). Loeb Classical
Library Vol. I. Cambridge. Harvard University Pres. London. William Heinemann
Ltd.
GANTVOORT, Arnold J (2005) Familiar Talks on the History of Music.
Kessinger Publishing.
GARDNER, Percy (1892). Phrygia and Troas. New Chapters in Greek History.
Chapter II. London. William Clowen and Sons Limited.
GEORGIEVA, Roumyana (1995). Burial Rites in Thrace and Phrygia (Edit: N.
Tuna, Z. Aktüre, M. Lynch). Thracians and the Phrygians: Problems of
Parallelism. Ankara. METU. Faculty of Architechture Press. 61-64.
KINGSLEY, Peter (2006). Batı Hikmetinin Bilinmeyen Tarihi (Çev. O.Atalay).
İstanbul. Etkileşim Yay.
KUTSAL KİTAP (2008). İstanbul. Yeni Yaşam Yayınları.
LEVICK, Barbara (2013). In the Phrygian Mode: A Region Seen From Without.
Roman Phrygia (Edit: Peter Thonemann). Cambridge University Press.
LI, Chenyang (2014).The Confucian Philosophy of Harmony. New York,
Routledge Publishment.
LIEBER, Francis (1832), Encyclopaedia Americana: A popular dictionary of arts,
sciences, Literature, History, Politics and Biography. Cilt 10. Philadelphia.
LOOSELEY, David L. (2003). Popular Music in Contemporary France:
Authenticity, Politics, Debate. Oxford and New York: Berg.
MENEN, Rajendar (2005). The Miracle Of Music Theraphy. Delhi. Pustak Mahal
Publishment.
15
MUSCARELLA, Oscar W. (1995). The Iron Age Background to the Formation of
the Phrygian State. BASOR. No. 229/300. 91-102.
PAUSANIAS (1918). Description of Greece (English Translation by W. H. S.
Jones, Litt.D., and H. A. Ormerod, M.A. ,in 4 Volumes ). Cambridge. Harvard
University Pres. London. William Heinemann Ltd.
PLATON (1995). Devlet (Çev. Sabahattin Eyyüboğlu, M.Ali Cimcoz). İstanbul.
Remzi Kitabevi.
PLATO (1937). Republic (Translated by P. Shorey ).The Loeb Classical Library.
London. Harvard University Press.
PERROT, Georges and Chipiez, Charles(1892). History of Art in Phrygia, Lydia,
Caria, and Lycia. London. Chapman and Hall Ltd.
PETROVA, Eleonora (1995). Bryges And Phrygians: Parallelism Between The
Balkans and Asia Minor Through Archeological, Linguistic and Historical
Evidence (Edit: N. Tuna, Z. Aktüre, M. Lynch). Thracians and the Phrygians:
Problems of Parallelism. Ankara. METU. Faculty of Architechture Press. 45-54.
RAMSAY, W. M. (1960). Anadolu’nun Tarihi Cografyası. ( Çev. Mihri Pektas).
İstanbul. Milli Egitim Basımevi.
ROUSSEAU, Jean-Jacques (1779). A Complete Dictionary of Music (Çev.
W.Waring). Londra.
SOLOMON, Jon (1984). Towards a History of Tonoi. The Journal of Musicology,
Vol. 3. No. 3. s. 242-251
SİVAS,T.Taciser (1997). Eskişehir-Afyonkarahisar- Kütahya İl Sınırları İçindeki
Phryg Kaya Anıtları. AÜ. Yayınları. No. 1156.
VASSILEVA, Maya (1995). Thracian and Phrygian Cultural Zone. (Edit: N.
Tuna, Z. Aktüre, M. Lynch). Thracians and the Phrygians: Problems of
Parallelism. Ankara. METU. Faculty of Architechture Press. 13-17.
WEST, M.L. (1192). Ancient Greek Music. Clarendon Press Oxford.
YOUNG, Rodney. S. (1973). The Phrygian Contribution. The Proceedings of the
Xth International Congres of Calassical Archaelogy. I. Ankara. TTK . 9-24.