+ All documents
Home > Documents > PHRYG MÜZİĞİ; BERK Fatih Mehmet, “Phryg Müziği”, V. Uluslararası Dinar ve Çevresi Tarih...

PHRYG MÜZİĞİ; BERK Fatih Mehmet, “Phryg Müziği”, V. Uluslararası Dinar ve Çevresi Tarih...

Date post: 22-Nov-2023
Category:
Upload: ijemst
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
16
1 PHRYG MÜZİĞİ Yard.Doç.Dr. Fatih Mehmet BERK * Özet Müzik, evrensel bir fenomendir. İnsan varlığının her alanını etkiler. Tarih boyunca hayatın her safhasında yer almış, insanların hislerine tercüman olmuştur. İnsanoğlunun sürekli, değişmeyen arkadaşıdır, sevince ve hüzne eşlik eden bir enstrümandır. Birey ve toplum olarak kim olduğumuzu, hayat için ne anlam ifade ettiğimizi anlamamıza yardımcı olur. Zengin bir tarihe sahip olan Anadolu’da bu bağlamda müzik tarihi açısından tarih öncesi çağlardan başlayan bir geçmişe sahiptir. İç Batı Anadolu’da yer alan Phrygia, sahip olduğu konumun verdiği avantajı da kullanarak ekonomik, kültürel, siyasi ve teolojik anlamda güçlü bir medeniyet oluşturmuştur. Zil, flüt, üçgen çalgı ve syrinks ( panflüt) Phrygler tarafından icat edilmiş ve müzik birikimleri sonucu oluşturdukları müzik türü “Phryg Modu” olarak adlandırılmıştır. Bu çalışmamızda Platon ve Aristoteles’inde eserlerinden faydalanılarak Phryg müziği hakkında bir değerlendirme yapmaya çalışacağız. Anahtar Kelimeler: Phrygia, Müzik, Phrygian Mode. Abstract Music is an universal phenomen. It influences all sides of mankind. It occupies every stage of life in the process of history and articulate the feelings of mankind. It is the constant partner of mankind and it is an instrument that accompanies to happiness and sorrow. It helps who we are in person and in society and what does life mean for us. Anatolia has a rich history regarding music starting from the prehistoric times. Phrygia, in the west central part of Anatolia, formed a strong civilization in terms of economy, culture, politics and theology. The cymbals, flutes, the triangle and syrinx were invented by the Phrygians and following their musical contributions a term called as “Phrygian Mode” was emerged. In this study, we would like to analyze the Phrygian music in consideration of the views of Platon and Aristoteles. Key Words: Phrygia, Music, Phrygian Mode. Giriş Mazi, sadece geçmişte meydana gelen olaylar değildir. Geniş bir perspektiften baktığımız zaman yaratıcılığımızdan ihmalkarlığımıza hayatın pek çok anına ait izler barındıran bir süreçtir (Bithell, 2006: 5). Mazi, günümüzü anlamak için elinde anahtarları tutuyor olarak düşünüldüğü takdirde benzer şekilde James Hutton’un ifadesiyle “mazinin anahtarı da günümüzdedirdiyebiliriz (Bithell, 2006: 11). Müzik bu anlamda modern tarihin daha iyi anlaşılabilmesi için katkıda bulunmak adına hayati bir kaynak olarak beklemektedir. __________________________________________________________________ *Yard. Doç. Dr., Fatih Mehmet Berk, NE Üniversitesi Turizm Fakültesi. [email protected].
Transcript

1

PHRYG MÜZİĞİ

Yard.Doç.Dr. Fatih Mehmet BERK *

Özet

Müzik, evrensel bir fenomendir. İnsan varlığının her alanını etkiler. Tarih boyunca

hayatın her safhasında yer almış, insanların hislerine tercüman olmuştur. İnsanoğlunun sürekli,

değişmeyen arkadaşıdır, sevince ve hüzne eşlik eden bir enstrümandır. Birey ve toplum olarak kim

olduğumuzu, hayat için ne anlam ifade ettiğimizi anlamamıza yardımcı olur. Zengin bir tarihe

sahip olan Anadolu’da bu bağlamda müzik tarihi açısından tarih öncesi çağlardan başlayan bir

geçmişe sahiptir. İç Batı Anadolu’da yer alan Phrygia, sahip olduğu konumun verdiği avantajı da

kullanarak ekonomik, kültürel, siyasi ve teolojik anlamda güçlü bir medeniyet oluşturmuştur. Zil,

flüt, üçgen çalgı ve syrinks ( panflüt) Phrygler tarafından icat edilmiş ve müzik birikimleri sonucu

oluşturdukları müzik türü “Phryg Modu” olarak adlandırılmıştır. Bu çalışmamızda Platon ve

Aristoteles’inde eserlerinden faydalanılarak Phryg müziği hakkında bir değerlendirme yapmaya

çalışacağız.

Anahtar Kelimeler: Phrygia, Müzik, Phrygian Mode.

Abstract Music is an universal phenomen. It influences all sides of mankind. It occupies every

stage of life in the process of history and articulate the feelings of mankind. It is the constant

partner of mankind and it is an instrument that accompanies to happiness and sorrow. It helps

who we are in person and in society and what does life mean for us. Anatolia has a rich history

regarding music starting from the prehistoric times. Phrygia, in the west central part of Anatolia,

formed a strong civilization in terms of economy, culture, politics and theology. The cymbals,

flutes, the triangle and syrinx were invented by the Phrygians and following their musical

contributions a term called as “Phrygian Mode” was emerged. In this study, we would like to

analyze the Phrygian music in consideration of the views of Platon and Aristoteles.

Key Words: Phrygia, Music, Phrygian Mode.

Giriş

Mazi, sadece geçmişte meydana gelen olaylar değildir. Geniş bir perspektiften

baktığımız zaman yaratıcılığımızdan ihmalkarlığımıza hayatın pek çok anına ait

izler barındıran bir süreçtir (Bithell, 2006: 5). Mazi, günümüzü anlamak için

elinde anahtarları tutuyor olarak düşünüldüğü takdirde benzer şekilde James

Hutton’un ifadesiyle “mazinin anahtarı da günümüzdedir” diyebiliriz (Bithell,

2006: 11). Müzik bu anlamda modern tarihin daha iyi anlaşılabilmesi için katkıda

bulunmak adına hayati bir kaynak olarak beklemektedir.

__________________________________________________________________

*Yard. Doç. Dr., Fatih Mehmet Berk, NE Üniversitesi Turizm Fakültesi. [email protected].

2

Müziği anlamadan geçmişi canlı tutmak, günümüzde var olan realiteleri

tanımak ve onları geleceğe taşımak oldukça zor olacaktır (Blum, 1993:9). İngiliz

Arkeolog Mortimer Wheeler, arkeolojinin kazı yapmakla nesneleri değil,

insanları ortaya çıkardığını savunur. Bu yaklaşım aslında müziğin insanoğlu ile

çok yakından ilgili olmasından dolayı müzik içinde geçerlidir. Müzik, müzede

sergilenen diğer eserlerin tersine müzede sergilenemediği için dinleyebilme,

ölçebilme ve kıyas yapabilme imkanını bize vermez.Yazının henüz

keşfedilmediğini ve seslerin henüz kaydedilmediği dönemi göz önüne aldığımız

zaman, müziğin ancak icra edildiği zaman farkedilebildiği sonucunu ortaya

koyarız. Fakat bu tarih öncesi döneme ait müzikle ilgili somut eserler olmadığı

anlamına gelmemelidir (Bithell, 2006: 4).

Müzik, insanlık tarihini anlamamız açısından farklı bakış açıları sunar.

Birinci olarak müzik, evrensel ve çok fonksiyonlu bir kültürel davranıştır ve

müziğin gelişimi anlaşılmadan insanlık tarihi tam olarak anlaşılmaz. Avcılıktan

çobanlığa, hikaye anlatmadan oyun oynamaya, yemek yemeden ibadet etmeye,

kur yapmadan evliliğe, tedavi etmeden ölü gömmeye kadar pek çok sosyal

davranışın temel parçasıdır.

İkinci olarak dilin gelişimi, insanın gelişimini öğrenmede temel bir nokta

olarak görülmektedir. Dil ve müzik pek çok noktada birleştiği için, bu yoruma

paralel olarak müziğinde insanın gelişiminde etkin rol oynadığı aşikardır. İnsanın

pek çok nöral ve bilişsel mekanizması, dil ve müzik gelişiminde önemlidir.

Üçüncü olarak ise müzik, insanları biraraya getirme gücünden dolayı kültürel

iletişim ve göç tarihini anlamak için önemlidir (Brown vd.,2000:3).

Müzik evrenseldir. Müziğe atfedilen anlamlar, müzikal zevkler toplumdan

topluma farklılık arz edebilir; fakat ortaya çıkan gerçek şudur ki bütün kültür ve

medeniyetlerin müzikle ilgili bir tarihi vardır (Aktaş, 2012:46). Müziğe olan ilgi,

insanın doğasına nakşedilmiştir ve tüm dünyada müziğin olmadığı bir insan

toplumu yoktur. Tapınakta, cenazede, düğünde vb. birbirine zıt pek çok ortamda

insanlara hüzün, neşe, sevinç vb. duygu yoğunluklarında karşımıza çıkar. Müzik,

bitki örtüsü gibidir, içinde bulunduğu coğrafyaya göre farklılık arz eder ve

beslendiği nokta ise o toplumun kültürüdür. Platon’un öğrencisi Aristoteles,

müziği asil, yüce ve kutsal olarak nitelemiştir (Burney, 1789:11-12).

3

Müzik, toplumun aynasıdır. Tarih boyunca her aktivitenin yansıtıldığı,

tanımlandığı, kaydedildiği bir aynalar topluluğudur. Varlığın her alanında vardır;

insanoğlunun çevresi ile kurduğu bir iletişim tarzı, gücün bir aracı, eğlencenin

formu olmuştur. İnsanoğlunun yaşamında ortaya çıkan maddi olandan ziyade

ruhani olan yönün kaydedildiği bir yapı taşıdır. Bir çalışma alanı olmaktan öte,

toplumu algılama aracıdır. Toplumu oluşturma ve güçlendirme aşamasında

kullanılan bir araç olup, toplumun nasıl inşa edildiğini yansıtır (Attali, 2009:4-6).

Konfüçyüs, toplumun alışkanlıklarını ve geleneklerini geliştirmek için müzikten

daha etkin başka bir unsurun olmadığını dile getirir. İnsanların birbiriyle iletişim

kurması ve uyum içinde yaşaması için müzik destekleyici bir unsurdur. Müzikten

etkilenen insanların davranışı değişir ve erdemli bir toplumun temelleri atılır. Bir

bitkinin açan çiçeği nasıl o bitkinin sağlıklı ve güçlü olduğunu ifade ediyorsa, bir

toplumun müziğinin gelişmesi de o toplumun sağlıklı ve erdemli bir yolda

olduğunun göstergesidir. (Li, 2014:44). Platon ise bedenlerin eğitimi için idman,

ruhun eğitimi için müziğin gerekliliğini belirtir. O’nun için müzik eğitimi daha

önemlidir çünkü ruh, bedenden önce gelir (Platon, 67).

Müzik, değişken bir yapıya sahiptir. Müziğin tarihi, serüvenlerle dolu bir

yolculuk, yoksunluklar macerasıdır. Gürültüyü şekillendirme, güzel olanı kaosun

içinden çıkarma hayalidir. Kuşları çağıran ilk insanların çağrısı, ilk çobanların

flütü, ilk avcıların yayı, ilk gök gürültülerinde duyulan tanrıların ruhları, ilkel çok

seslilik, klasik kontrpuan, tonal armoni, on iki sesli müzik, caz, rap, elektronik

müzik tarih boyunca meydana gelen şekillendirme örnekleridir (Attali, 2009:10).

Hodges, müziği insanoğlunu diğer varlıklardan ayıran en temel

özelliklerden birisi olarak görür (Hodges 2000: 177). Bir toplumda kültürün diğer

ögeleri eksik olsa bile dil ve müzik bir toplumun olmazsa olmaz kültürel

unsurlarıdır. Müzik, ilk çağlarda dinlenme ve duyguları dile getirme amaçlı

olarak var olduğu düşünülüyordu . Hind, Japon ve Çin’de çıktığı ilk yıllarda hep

dinle birlikte var olmuş ve bundan dolayı tanrılardan gelen bir söz olarak telakki

edilmiştir. Mısır’da tapınakta yapılan ibadetlerde müzik önemli bir rol oynar ve

kökeni tanrıça İsis’e dayandırılır. Platon Mısır’a yaptığı ziyaret sonrası Mısır’da

çalınan kutsal müziğin yaklaşık onbin yıllık geçmişi olduğunu söyler ve tanrılarla

ilişkilendirir (Gantvoort,2005: 1-8). İbraniler, diğer milletlere nazaran daha çok

müzikte doğaüstü, kutsal bir esinti hissetmişlerdir ve insanoğlu üzerinde yukardan

4

gelen mesajı almada manevi bir atmosfer ortamı yaratan, insanda huşu duygusu

uyandıran bir varlık olarak düşünmüşlerdir. Levi kavminde müzik, rahip

olabilmek için çalışılması gereken bir öge olarak ön plana çıkmıştır

(Gantvoort,2005: 12).

Müzik, toplumları bir araya getirmek için güçlü bir araçtır. Bir topluma ait

müzik bir taraftan o toplumun kim olduğunu ifade ederken diğer taraftan kim

olmadıklarının altını çizer. Müzik, bu bağlamda kıvanç duyulan tarihi hatırlatan

bir unsur olarak karşımıza çıkarken diğer taraftan bir toplumu diğer toplumdan

ayıran sesli bir ayraç olarak karşımıza çıkar (Bithell, 2006: 8). Müzik, tarihsel

süreç içinde bazı değerlerin canlı kalmasına neden olur. Direncin ve hayatta

kalmanın sembolüdür. Bosna’da Mostar şehri yıkılmasına rağmen, Bosnalı-Sırp

ve Hırvat olarak farklı etnik kökenden oluşan grubun lideri Dragi Sestic savaşın

şehirlerini yok ettiğini fakat müziklerini yok edemediğini söylemiştir. “The Bridge

of Bosnian Blues” adlı belgeselin yapımcısı Mira Erdevicki ise bir ülkenin yok

edilebileceğini, insanların öldürülebileceğini fakat insanların içindeki ruhun yok

edilemiyeceğini belirtmiştir (Bithell, 2006: 9). Fransız şarkıcı ve söz yazarı Yves

Simon, sanatçıyı, geçmişi yeniden keşfeden ve günümüz ve gelecekle bağlantısını

kuran, bilginin, anının ve hayallerin arkeoloğu olarak tanımlar (Looseley 2003,

50).

Phrygia

Türkiye, günümüzde Amerika, Avrupa Birliği, Rusya ve Orta Doğu

arasında bir köprü vazifesi görürken, aynı vazifeyi geçmişte Küçük Asya

görmüştür. Küçük Asya, medeniyetinin ilk tohumlarını Mezopotamya ve

Mısır’dan alıp, Yunanistan ve Trakya’ya akışına öncülük ederek bu görevi

gerçekleştirmiştir. Küçük Asya, medeniyetin yeşerdiği ilk yıllarda Doğu’dan

Batı’ya doğru ilerleyen hareketin geçiş noktası olmakla kalmayıp, aynı zamanda

sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda pek çok alanda medeniyet zincirine omuz

vermiştir. Bugün Batı medeniyetinin temel taşlarından olan Yunan medeniyeti, K.

Asya’dan pek çok şeyi alarak kendi bünyesinde harmanlamıştır. Küçük Asya

arkeolojik zenginlik açısından kıyaslanmayacak bir zenginliğe sahiptir. Keşfetmek

için bir coğrafyacı için Afrika ne ise, bir tarihçi için Küçük Asya odur (Gardner,

1892: 28). Phrygia ise içinde bulunduğu coğrafi konumdan dolayı Doğu-Batı

5

arasında meydana gelen tarihsel olaylarda önemli olaylara şahitlik etme fırsatı

yakalamış ve elde ettiği kültürel ve tarihsel birikimle sadece Anadolu’da değil

tüm dünyada bilinirliği yüksek, medeniyete katkısı olan bir toplum olarak ortaya

çıkmıştır.

Phrygia, medeniyetin ilk adımlarının atıldığı M.Ö. I. binyılda Doğu’dan

yükselen ışığın Batı’ya taşınmasına öncülük etmiştir. Doğu sanatının, aklının ve

dininin Yunan medeniyetine ulaştırılmasında öncü rol oynamıştır. Phrygia, Doğu

Akdeniz’in gelişimi ve özellikle Helen Medeniyeti’nin oluşumu için önemli

katkılarda bulunmuştur (Petrova, 1995: 49). Karşılıklı olarak Trakya ve Phryg

kültürü arasında yaşanan kültürel etkileşim Helenistik sentezin oluşumuna önemli

katkıları olmuştur (Vassileva, 1995: 15). Phrygler ve Yunanlılar arasındaki bu

ilişki o derece yakındır ki Phrygler “Doğu’lu Grekler” olarak adlandırılır (Perrot

ve Chipiez, 1892: 4).

Phrygia Bölgesi, M. Ö. I. Bin yıl siyasi ve kültür tarihinin belli bir

dönemine damgasını vurmuş bir toplumdur (Sivas, 1997: 1). Siyasal bir topluluk

olarak ortaya çıktıkları dönemde (M. Ö. 725- 695-675) yılları arasında İç Batı ve

Orta Anadolu’ya egemen olmuşlardır (Akurgal, 1995: 191). Bölgenin sınırları

sahip olduğu stratejik konumdan dolayı, Kimmer istilası, Lydia ve Pers

egemenliği, Anadolu’da oluşan Helenistik ve Roma dönemleri boyunca sürekli

değişmiştir (Ramsay, 1960: 163; Anthon, 1850: 641). Yazınsal geleneğe göre

Phrygler dünyanın en eski topluluğudur (Herodotos, II, 2). Arkeolojik verilerle

desteklenmeyen fakat edebi metinlerde geçen ilk göç izi M. Ö. 2. bin yılın

ortalarında meydana gelir. Tarihi kaynaklarda ilk kez İlyada destanında Troia

savaşından çok önce bu bölgede oldukları söylenir. İlyada destanında Priamos,

Phryglerin müttefiki olarak adlandırılır (Homeros, III: 181-190; Pausanias, I: 14.

2; Apuleius, XI: 2).

M. Ö. 8. yüzyılda Anadolu’nun ortasında yer alan temel güç Phryglerdir.

İlk yıllarda Kızılırmak’ın etrafında gelişirken ilerleyen yıllarda Sakarya Nehri

civarında gelişmiş bir medeniyet haline gelmişlerdir (Cook, 1975: 799). Ekrem

Akurgal’a göre Phrygler, Troia VIIb’nin tahrip edilmesinden sonra M.Ö. 1190

yıllarında Anadolu’ya gelen Balkan kökenli boylardan birisidir (Akurgal, 1997:

191). Siyasal bir topluluk olarak (M. Ö. 725- 695-675) bütün Orta ve Güney Doğu

Anadolu’ya egemenlik kuran güçlü bir krallık oluşturmuşlardır. Hint-Avrupa

6

kökenli olmalarına rağmen, kısa bir süre içinde Anadolu kültürü içinde yoğrulup,

Helen ve Geç Hitit kültürlerinin izlerini taşımışlardır. Phryg kalıntılarının hiç biri

M. Ö. 8. yüzyılın ötesine geçmemektedir. Phryg eserleri M.Ö. 750 tarihinden

sonraki yıllara tarihlenir. Muhtemelen bu sonuçta Phryg topluluğunun nüfusunun

azlığı ve göçebe olmasındandır (Akurgal, 1997: 265).

Phrygler, Akurgal’ın da belirttiği üzere “Kısa fakat görkemli bir hayat

yaşamışlardır”.1 Tarihi kaynaklar Midas’ın M. Ö. 738-696 yılları arasında

yaşadığını gösterir. Gordios’un ilk kral olduğuna inanılır. Phrygia’daki dönem

Asur ve Urartulardan kısa olmasına rağmen arkeolojik veriler tahmin edilenden

daha uzun olduğunu işaret etmektedir (Akurgal, 1961: 119; Muscarella, 1995: 97).

Phrygler mimaride, ağaç, fildişi ve tunç işlemeciliğinde oldukça seçkin

örnekler geride bırakmışlardır. Phrygler nakışın ve çengelli iğnenin mucidi olarak

nitelendirirler. Kilimin ilk örneklerini dokumuşlardır (Cox, 1990: 395). Phrygia,

birbirini takip eden zamanlarda meydana gelmiş onlarca medeniyete beşiklik

etmiştir. Phrygia’nın sanatsal kalıntıların bolluğu, bize tahmin edilmeyecek

oranda zenginlikler sunmuştur ( Gardner, 1892: 28).

Phryglerin görsel sanatı, özgün bir yeteneğe sahip olduklarının

göstergesidir. Efsanelerde anlatılan hikâyelerde bu sanatsal gücü desteklemektedir

(Perrot ve Chipiez, 1892: 27). Phrygia’da dokuna duvar halıları geometrik

kombinazasyonlardan oluşurken, Asur ve Mısır halıları bitki ve hayvan

motiflerinden oluşuyordu (Perrot ve Chipiez, 1892: 189). Dokumacılıkta

kullanılan desen ve teknikler Erken Dönem Yunan sanatını etkilemiştir. Altın

ipliklerle yapılan nakış işlemeciliği bir Phryg buluşu olarak bilinmektedir. Nakış

işleyen kişi anlamına gelen Latince kelime “Phrygio” bu olasılığı

güçlendirmektedir. Karkamış’ta krala ait olduğu sanılan altın boncuklarla süslenmiş

bir dokuma parçası ele geçmiştir (Barnett, 1975: 431-432; Perrot ve Chipiez,

1892: 212).

1 “Glorieuse mais tres courte vie”

7

Phryg Müziği

Phryglerin soyut ve entelektüel sanat alanında ortaya koydukları

başarıları tanımlamak oldukça güçtür. Phrygleri önemli kılan unsurlardan birisi de

müzik alanındaki yetkinlikleri ve kendi adlarını taşıyan müzik modudur. Grek

geleneğine göre zil, flüt, üçgen çalgı ve syrinks ( panflüt) Phrygler tarafından icat

edilmiştir. Adı geçen müzik aletleri kendilerinden önce bu bölgede yaşayan Hititli

atalarından Phriglere miras kalıp, onların bu müzik aletlerini Greklere öğrettiği de

bir diğer ihtimaldir (Barnett, 1975: 433). Tevrat’ta Yaratılış Bölümü’nde ise lir ve

ney çalanların atası olarak Yaval’ın kardeşi Yuval olarak anlatılır (Yaratılış, 4:22).

R.S. Young, birçok klasik arkeoloğun her ne kadar aleyhte görüş bildirse

bile, yazınsal kaynakların, Batı’nın klasik kültürüne Phryglerin müzik alanında

katkıda bulunduğunu açıkca ortaya koyduğunu dile getirir. Bu alanlar soyut

arkeoloji olarak ta tanımlanabilir (Young, 1973:9).

Jon Solomon, Phryg modu ya da harmonisinin M.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda

farklı toplumlar tarafından oluşturulduğunu ifade eder. Yunanistan’ın güneyinde

Dorlar, Küçük Asya’nın zengin ve gururlu toplumu Lydialılar ve Küçük Asya’nın

yüksek yaylalarının zincir vurulamayan, kendinden geçmiş dağlı toplumu

Phrygler bu dönemde farklı tonlar oluşturmuşlardır (Solomon, 1984:149). Martin

West, Phryg modunun çok çeşitli karakterlere bürünebileceğini; sakinleştirici

tarzının yanında insanı vecd haline sokan, çoşturan tarzı ile de karşımıza

çıkabileceğini belirtir (West, 1992:180). Ayrıca Phryg Aulos’u (Çifte Kavalı)

farklı duygular ortaya çıkartabilecek bir müzik aleti olarak tanımlanır (West,

1992:105). Greklerin ilk büyük şairlerinden olan Stesichorus (M.Ö.640 – 555),

Oresteia adlı eserini Phryg şarkısı olarak tanımlar (West, 1992:180).

Roma Tiyatrosu’nda kullanılan müziklerde ve Roma sanat eserlerinde

Phryg müzik aletlerine (pipe) rastlanır. Şimşir ağacından yapılan Phryg

enstrümanlarının Greklere oranla deliklerinin daha dar ve aralarındaki

mesafelerin daha fazla olduğu göze çarpar. Latin şairler Phryg müziğini yüksek

volümlü ve gürültülü bulurlar. Varro, Phryg Çifte Kavalı’nın tek delikli sağ

taraftan yüksek ses, çift delikli sol taraftan ise daha düşük ses çıktığını belirtir

(West, 1992:91-92).

8

Phrygialılar keyfe düşkün, batıl inançları olan, feminen davranan ve

verilen emirlere itaat eden uysal bireyler olarak tanınır. Kehanet konusunda adım

atan ilk öncü toplumlardan olup, kuşların uçuşu, beslenmesi ve şarkı söylemesine

göre geleceğe dair öngörüde bulunmuşlardır. “Phrygian Mood (Phryg Modu)”

olarak adlandırılan müzikleri, feminen olarak adlandırılmalarına neden olan

unsurlardan birisidir (Finch, 1779:448). Phryg tarzı müzik, askeri müzik

karakterini yansıtır (Lieber, 1832:114). Trampet ve diğer askeri müzik aletlerinin

kökeni de Atheneaus tarafından Phryg moduyla ilişkilendirilir (Rousseau, 1779:

317).

W. M. Ramsay, Erken Dönem Hristiyanlarından olan Montanistlerde

görülen münzevi hayat ve aşırı vecd halinin Phryglere dayanabileceğini ve bu

geleneğin Müslümanlar arasında görülen sema ritüeli ile devam ettiğini söyler

(Gardner, 1892: 39).2Phrygler, Antik Çağ’da Mysialılar ile birlikte ağıt

yakmalarıyla tanınmışlardır. Aeschylus, Phryglerin matem tutarak vefat eden

kişinin diğer dünyaya geçişinin kolaylaştırdıklarına inanmaktadırlar (Georgiva,

1995: 63).

Phryg flütleri (tibiae impares) ilerleyen yıllarda Roma’da da şanını

duyuracak bir şöhrete sahip olacaktır (Collinson, 1975: 26). Müziğe olan

düşkünlükleri ve flütü icat etmeleri zihinlerindeki yaratıcılığı gösterir. Kamıştan

ilk ses çıkarmayı başaran bir millet olarak tarihe geçerler. Bu onları aynı zamanda

ilk müzik aleti icat eden kavimler arasına sokar. B. Menderes Nehri’nin doğduğu

yer olan Aulokrene’de rezonans sesleri emen en kaliteli kamışları yetiştirmişlerdir

(Perrot ve Chipiez, 1892: 28).

İnsan ruhunun gizemlerini en geniş biçimde gören nadir insanlardan biri

olarak tanımlanan Platon’un estetik ve sanat konusundaki fikirleri düşünce

dünyasında ayrı bir yeri vardır (Collingwood, 2014:79). Platon’a göre müzik bir

ahlak yasası ve düzenin özüdür. Evrenin ruhu, aklın kanadı, hayallere açılan kapı,

hayatın neşesidir (Aktaran Menen, 2005: 55).

2 Mr. Ramsay has remarked how the mixture of ascetic hardness and unbridled ecstasy which marked the

Montanists among early Christian sects may be derived from their Phrygian origin ; and under Mohammedan

rule the whirling and howling dervishes keep up the tradition, and prove that deeply-seated national

characteristics survive through all changes of religion (İngilizce’den alıntı)

9

Platon, İdeal Devlet öngörüsünde tüm harmonilere izin vermez. Lydia

müziğini karışık ve ağır bulur. Ayrıca sarhoşluk, rahatlık ve tembellik ona göre

kabul edilemez ve bu yüzden Ion ve Lydia müzikleri de savaşcı bireylerin ve

İdeal Devlet’in niteliğine uygun değildir. Platon’a göre bu müzikler değil

erkekler, aklı başında olması gereken kadınlara bile fayda sağlamaz. İdeal

Devlet’in öngörülerine uyan Dor ve Phryg müziği kalır (Platon: 398e-d).

Platon, savaşa veya zorlu bir uğraşa katılan cesur kişinin anlatımına

yakışacak müzik modunu benimser. Bu müzik türünün savaşta veya herhangi zor

bir işte uğraşan kişinin başına gelebilecek başarı ve başarısızlıkları

tanımlayabilecek en güzel tür olduğunu ifade eder (Platon: 399a). Arzu ettiği

müzik türü barış ve huzur zamanında kullanılan öyle bir makam olmalı ki,

istediğini elde ederken hiçbir şekilde şiddete başvurmayan, onu barışçıl yollarla

elde etmek isteyen, her zaman insanlara veya tanrıya karşı ikna ve rica yollarına

başvuran ve başkalarının ricalarına da kulak asıp değer veren; istediğini elde ettiği

zaman alçakgönüllülüğünü ve ihtiyatlılığını koruyup ölçülü ve makul

davranabilen erkeklerin sesini bize ulaştırsın. Birisi taşkın, birisi dingin, felaketle

karşı karşıya olan ya da mutlu, yürekli olanlarla alçakgönüllü, aklı başında

erkeklerin makamlarını arıyorum (Platon: 399b).

Platon, Dor ve Phryg müzikleri ile başbaşa kalındığı takdirde çok telli,

bütün makamları çıkarabilecek enstrümanlara ihtiyacın kalmayacağını ifade eder

(Platon: 399c). Bu yüzden üç köşeli çalgıları, harpları ve çok telli kompleks

sazları yapan ustaları ülkede tutmaya gereksiz olduğunu belirtir. Platon, “flüt

yapanlar ve flüt çalanlar ülkemizde kalabilirler mi?” sorusunu sorar ve cevabını

şu şekilde verir:

Bütün enstrümanlar içinde en çeşitli sesleri çıkarabilen müzik aleti flüt.

Hatta, diğer bütün çeşitli sesleri çıkaran aletler flüte öykünülerek yapılmıştır. O

halde kentimizde kullanılabilecek aletler olarak geriye sadece ‘lyra’ (lir) ile

‘kithara’ bir de kırsalda çobanların ‘syrinx’i kalıyor. İncelememizden ortaya

böyle bir sonuç çıkıyor.” (Platon: 399d).

Platon, devamında müzik enstrümanlarıyla ilgili değerlendirmelerde

bulunur ve tarafını Apollon’dan yana kullanarak onun kullandığı lyra (lir) ile

kitharanın kullanılabileceğini ifade eder. Çobanların da ‘syrinx’i (panflüt)

10

kullanmasına izin verilirken diğer müzik enstrümanlarınına engel konulur. Aulos

(Çifte kaval), Marsyas’ın müzik enstrümanı olduğu için yasaklanır (Platon: 399e).

Platon’nun İdeal Devlet öngörüsündeki bu yaklaşımını, Grek olmayanları dışlayan

bir tavır olarak görüp, hiyerarşik bulanlar da olmuştur (Anderson, 1966, 66).

Aulos (Çifte kaval) ve Obua Yunanlı tragedya şairi olan Euripides (M.Ö. 480-

406) tarafından ise Phryglere ait bir müzik aleti olarak tanımlanır. Euripides,

Phryg modunun Asya’ya ait olduğunu ifade eder ve Baküs (Bacchus) ritüelleri ile

ilişkilendirir (Aktaran Levick, 2013:41). Baküs (Dionysos) ritüellerinde yapılan

danslara eşlik eden müzik aleti Phryg Kavalıdır ve çalınan şarkılar Phryg

tarzındadır. Dionysus şerefine yazılan ilahi olarak bilinen Dithyramb’ın kökeni de

Phrygia’dır. Kitara (Cythera) doğumlu Grek Şair Philoxenus (M.Ö . 435 – 380)

ilk başlarda Dithyramb’ın kökeninin Mysia olduğunu iddia etse de sonradan

Phrygia olduğunu kabul etmiştir (West, 1992:180-181).

“Varlık anlayışı” ile düşünce dünyasını etkilemiş olan Parmenides

(M.Ö.540-M.Ö.480)’in flüt için kullandığı kelime “syrinx”dir. Syrinx bir müzik

aletinin ya da bir aletin flüt ya da ıslık sesi çıkaran kısmının adıdır. Yunanlılar için

flüt veya ıslık sesi, aynı zamanda yılanların tıslama sesidir. Flüt, ıslık ya da

tıslama sesi Eski Yunanlılarda şifaya yatma anlarında başka bir dünyaya

girdiklerini işaret eden titreşim işaretlerinden birisidir (Kingsley, 2006: 113).

İnisiyede kullanılan flüt sesi (syrinx sesi), sessizliğe yapılan bir çağrıdır.

Bir paroladır, sessizliğin sesidir. Mistik Yunan metinleri bu flüt sesinin,

sessizliğin sesinin, yaradılışın sesi olduğunu açıklarlar. Bu, yıldızların,

gezegenlerin dönerken çıkardığı sestir. Apollo’nun yer altına götüren

mağaralarının üstüne inşa edilen tapınaklarının birinin üstünde şiir şeklinde ifade

edilen bir kehanet bu sesin sıradan bir ses olmadığını ifade eder. Bu kehanete göre

“ insan bu ses ile irtibata geçtikten sonra kişinin kalbinin çekip gidemeyeceği,

çünkü onun ayrılığa izin vermeyeceğini” ifade eder (Kingsley, 2006: 113).

Apollon’un oğlu Asklepius, Parmenides’ten sonraki yüzyıllarda bir zamanlar

babasına ait olan şifalı güçleri ele geçirdiğinde, aynı şablon devam edecektir.

Asklepius, kendisinie yaklaşan insanlara tıslayan yılanlar eşliğinde gelirdi.

Tıslamak, syrigmos, Asklepius’un varlığının sesiydi (Kingsley, 2006: 118).

11

Aristoteles ise flütün Phryg müziğindeki hakimiyetinin altını çizdikten

sonra Phryg müziğinin çoşkulu, heyecanlandırıcı, duygusal bulur ve insanların

dinsel duygularını harekete geçirme kabiliyetinin yüksek olduğunun altını çizer

(Politics, 1340b-1342b).

Aristoteles, müziğin gücünü henüz çözülemediğini ifade ederek, bir nevi

gücünün etkinliğini belirtir (Aristotle, IV BCE/1995,1434). Büyüleyici tınılarıyla

bilinen Phryg müziğinin insanları kendinden geçirdiği ve olumsuz hareketlere

neden olabileceği gerekçesiyle gençleri bu müzikten uzak durmaları konusunda

uyarmıştır (Aristoteles, 2006: 180). Dor modu daha etik bulunurken, Phryg modu

insanları heyecanlandırıp, aşka getirdiği için Dor modu müziğin tam karşıtıdır ve

bundan dolayı da Phryg modu, Dor modu gibi etik ve edebe uygun olarak

nitelendirilmez ve daha çok heyecan uyandıran, baştan çıkartıcı ve ateşli olarak

tanımlanır. Bu özelliklerinden dolayı Dor modu asil insanların ilgilenmesi gereken

ve eğitimde de kullanılabilecek bir müzik olarak nitelendirilirken, Phryg modu ise

daha alt tabaka müzisyenlerin ve toplumların ilgilenmesi gereken bir tür olarak

vasıflandırılır. Aristoteles’e göre kendine özgü vasıflarından dolayı Phryg müziği

transa geçiren bir karaktere sahiptir (Rouget, 1985: 220-221).

Rouget’e göre Phryg müziği Plato ve Aristoteles zamanında tarzıyla

Aristoxenes zamanındaki modundan farklıdır. Değerlendirmesini F. Lasserre ve

Aristides Quintilian’un tablolarına göre değerlendirildiği zaman sonuç

alınamayacağını belirtir. Aristoteles, Phryg ve Dor müziği arasındaki belirgin

çizgileri psikolojik sonuçlar açısından değerlendirmiştir. Bu çerçeveden bakıldığı

zaman her iki müzik türü de müzik yapısı açısından farklı olarak telakki edilir.

Ancak, yukarıda bahsedilen iki tabloya göre değerlendirildiği zaman aralarında

çok az bir farkın olduğu ortaya çıkar ve var olan kısmi fark, ancak çok iyi bir

müzik uzmanı tarafından algılanabilir. Bu açıdan baktığımız zaman Aristoteles’in

Phryg müziğini “ Hareketli” ve Dor müziğini “ Sukunet veren” bir tarz olarak

göstermesi anlaşılmazdır (Rouget, 1985: 222).

12

Sonuç

Avrupa’dan Asya’ya ulaşılabilecek en kısa yol, Anadolu üzerinden

geçmek zorundadır. Anadolu, medeniyetler arası etkileşimde sadece arabulucu rol

oynamamış, aynı zamanda yaratıcı bir role bürünmüştür. Anadolu tarihi

incelendiğinde karşıt güçler ve topraklar arasında sadece köprü olmamış, aynı

zamanda dış dünyayı etkileyebilecek büyük göçlere ev sahipliği yapmıştır.

Anadolu, Mezopotamya ve Mısır’da varolan kadim medeniyetlerin Batı’ya

taşınmasında aracılık etmiş ve hatta bazen Anadolu’da yoğrulup, harmanlanıp

Batı’ya geçmiştir. Anadolu medeniyetlerin harmanlandığı bir merkez olmuştur.

Anadolu’nun İç Batı Kesimi’nde var olan Phrygia’yı diğer Eski Çağ tarihi

toplumları ile kıyasladığımız zaman kültürel ve sanatsal anlamda zengin bir

birikime sahip olduğunu ve bu birikimin diğer toplumları ve medeniyetleri

etkilediği açık bir şekilde görülür. Medeniyetinin ortaya koyduğu pek çok değerde

Phryg izi vardır. Bu iz, kimi zaman “Midas’ın Kulakları” ile edebiyat ve tiyatro

ile karşımıza çıkarken kimi zaman da dinlediğimiz melodi ile karşılık bulur.

Phrygia’nın tarihsel süreçte oluşturduğu bu güç, Anadolu’nun bilinirliğini tüm

dünyada artırmış ve artırmaya da devam edecektir. Müzik tarihi araştırmaları

yapan arkeolog, tarihçi, müzisyen vb. bir bilim insanı mutlaka Phrygialıların

müziğe olan katkısını görmüş ve görmeye devam edecektir.

KAYNAKÇA

AKTAŞ, A. Onur (2012). Hayatı Müzikle Anlamak ve Schpenhaur Felsefesinde

Müzik. Doğu-Batı. Sayı: 62.

AKURGAL, Ekrem (1961). Die Kunst Anatoliens von Homer bis Alexander.

Berlin. Walter de Gruyter.

AKURGAL, Ekrem (1995). Anadolu Uygarlıkları. İstanbul. İstanbul. Net Turistik

Yayınları.

ANTHON, Charles (1850). A System of Ancient and Mediaeval Geography. New

York. Harper&Brother Publishers.

13

APULEİUS (1822). Metamorphoses. Translated by Thomas Taylor. London.

Printed by J. Moyes.

ARİSTOTLE (1995). The Complete Works. (The Revised Oxford translation, ed.

J. Barnes), Princeton. NJ: Princeton Univ. Press. (Original work VI BCE).

ARISTOTELES (2006). Politics (Translated by William Ellis). Teddington. The

Echo Library.

ATTALI, Jacques (2009). Noise: The Political Economy of Music (Çev. B.

Masumi). Londra. University of Minnesota Press

BARNETT, R. D. (1975). Phrygia and the Peoples of Anatolia in the Iron Age.

CAH. II /30. Cambridge University Press. 417-442.

BLUM, Stephen (1993). Prologue: Ethnomusicologists and Modern Music

History. Ethnomusicology and modern Music History, (Editörs: Stephen Blum,

Philip V. Bohlman and Daniel M. Neuman )Urbana and Chicago, IL: University

of Illinois Press, s. 1-20.

BURNEY, Charles (1789). General History of Music: From the Earlist Age to

the Present. New York. Harcourt, Brace And Company.

BROWN, S., Merker, B., Wallin, Nils L. (2000). An Introduction to Evolutionary

Musicology. (Editörs:N. L. Wallin, B. Merker, & S. Brown), The Origins of

Music. Cambridge, MA: MIT Press. s.3-24.

BİTHELL, Caroline (2006). The Past in Music: Introduction, Ethnomusicology

Forum, Vol. 15. No. 1.s. 3-16.

COLLINGWOOD, R.G. (2014). Speculum Mentis ya da Bilginin Haritası

(Çev.K.Aysevener, Z.Eren). Ankara. Doğu-Batı Yay.

COLLINSON, Francis M. (1975). The Baggie: the History of Musical

Instruments. London. Routledge& Regan Paul Ltd.

COOK, J. M. (1975). Greek Settlement in the Eastern Aegean and Asia Minor.

Cambridge University Press. Chapter. XXXVIII.

COX, Renee (1990). A History of Music. The Journal of Aesthetics and Art

Criticism. Source: Vol. 48, No. 4, Feminism and Traditional Aesthetics. s. 395-

409.

14

FINCH, Robert (1779). The History of Ancient Phrygians, Trojans, Lycians and

Lydians. Bölüm XI. An Universal History, from the Earliest Accounts to the

Present Time. Londra. Cilt III.

HODGES, Donald A. (2000). Implications of Music and Brain research. Music

Educators’ Journal. Vol. 87. No. 2. s 17-22.

HOMEROS (1924). The İliad (Translated by Murray, A T.). Loeb Classical

Library Vol. I. Cambridge. Harvard University Pres. London. William Heinemann

Ltd.

GANTVOORT, Arnold J (2005) Familiar Talks on the History of Music.

Kessinger Publishing.

GARDNER, Percy (1892). Phrygia and Troas. New Chapters in Greek History.

Chapter II. London. William Clowen and Sons Limited.

GEORGIEVA, Roumyana (1995). Burial Rites in Thrace and Phrygia (Edit: N.

Tuna, Z. Aktüre, M. Lynch). Thracians and the Phrygians: Problems of

Parallelism. Ankara. METU. Faculty of Architechture Press. 61-64.

KINGSLEY, Peter (2006). Batı Hikmetinin Bilinmeyen Tarihi (Çev. O.Atalay).

İstanbul. Etkileşim Yay.

KUTSAL KİTAP (2008). İstanbul. Yeni Yaşam Yayınları.

LEVICK, Barbara (2013). In the Phrygian Mode: A Region Seen From Without.

Roman Phrygia (Edit: Peter Thonemann). Cambridge University Press.

LI, Chenyang (2014).The Confucian Philosophy of Harmony. New York,

Routledge Publishment.

LIEBER, Francis (1832), Encyclopaedia Americana: A popular dictionary of arts,

sciences, Literature, History, Politics and Biography. Cilt 10. Philadelphia.

LOOSELEY, David L. (2003). Popular Music in Contemporary France:

Authenticity, Politics, Debate. Oxford and New York: Berg.

MENEN, Rajendar (2005). The Miracle Of Music Theraphy. Delhi. Pustak Mahal

Publishment.

15

MUSCARELLA, Oscar W. (1995). The Iron Age Background to the Formation of

the Phrygian State. BASOR. No. 229/300. 91-102.

PAUSANIAS (1918). Description of Greece (English Translation by W. H. S.

Jones, Litt.D., and H. A. Ormerod, M.A. ,in 4 Volumes ). Cambridge. Harvard

University Pres. London. William Heinemann Ltd.

PLATON (1995). Devlet (Çev. Sabahattin Eyyüboğlu, M.Ali Cimcoz). İstanbul.

Remzi Kitabevi.

PLATO (1937). Republic (Translated by P. Shorey ).The Loeb Classical Library.

London. Harvard University Press.

PERROT, Georges and Chipiez, Charles(1892). History of Art in Phrygia, Lydia,

Caria, and Lycia. London. Chapman and Hall Ltd.

PETROVA, Eleonora (1995). Bryges And Phrygians: Parallelism Between The

Balkans and Asia Minor Through Archeological, Linguistic and Historical

Evidence (Edit: N. Tuna, Z. Aktüre, M. Lynch). Thracians and the Phrygians:

Problems of Parallelism. Ankara. METU. Faculty of Architechture Press. 45-54.

RAMSAY, W. M. (1960). Anadolu’nun Tarihi Cografyası. ( Çev. Mihri Pektas).

İstanbul. Milli Egitim Basımevi.

ROUSSEAU, Jean-Jacques (1779). A Complete Dictionary of Music (Çev.

W.Waring). Londra.

SOLOMON, Jon (1984). Towards a History of Tonoi. The Journal of Musicology,

Vol. 3. No. 3. s. 242-251

SİVAS,T.Taciser (1997). Eskişehir-Afyonkarahisar- Kütahya İl Sınırları İçindeki

Phryg Kaya Anıtları. AÜ. Yayınları. No. 1156.

VASSILEVA, Maya (1995). Thracian and Phrygian Cultural Zone. (Edit: N.

Tuna, Z. Aktüre, M. Lynch). Thracians and the Phrygians: Problems of

Parallelism. Ankara. METU. Faculty of Architechture Press. 13-17.

WEST, M.L. (1192). Ancient Greek Music. Clarendon Press Oxford.

YOUNG, Rodney. S. (1973). The Phrygian Contribution. The Proceedings of the

Xth International Congres of Calassical Archaelogy. I. Ankara. TTK . 9-24.

16


Recommended